İskele

Uyku dolu gözlerimle, sabahın o zifiri kızıllığında mecalim olmadan rüyaya dalmak isteyişim ve mahmur bedenimle çakıl dolu döşeğime uzanırken cam kırıklarıyla örtülü yorganımı üstüme çekişim..
Kendi sabahsız cehennemlerinde, serinleten o nurdan taneleri  beklemiş durmuşum. Dayanmak mı? İrin dolu gözenekler içinde yatmak, bir nimet gibi..

Bir, iki, on, on beş derken kendime uydurduğum yalanlar zirvesi, bi'hayli yüksek ve kara bulutlar ile çevrili.. Ne vakit, kaçıncı nefesimde yol alacaktım bu kıvrımlı zirveye? Yıkacak mıydım ellerimle meydana çıkardığım ve pişman olup defalarca tuz-buz ettiğim yalancı tabularımı..
İhanetimi nasıl örterdim bilemedim, kendi benliğime ve zihnime. Sahi masum muydu her şey ve herkes? Yoksa günah keçimizi, kendi ellerimizle mi kurban etmiştik vazgeçtiğimiz tanrılarımıza.

Her günüm oysa; inşa ettiğim cehennemden bir köşe. Defalarca firar etmek istediğim fakat her defasında mahkum olduğum ateşten bir nefes. İrin dolu şu yanmış bedenime dokunan bir el, öylesine beni benden geçirircesine baygınlık veriyor bu merhametten parmaklar..
Dayanıyorum ve dudaklarımı kanatırcasına ısırdığımı; elimi ağzıma götürüp, elimi boyayan kızıllıktan anlıyorum ve hissizce kalkıyorum ateş kaplı zeminden. Ve kabarmış bedenime dalga dalga ilişen bir nefes, acılarımı bir anlığına unutmama vesile oluyor. O nefes ki;  beni yere seren ve alnımın defalarca ateşten zemine deyişinde, kabarık bedenime bir merhem mahiyetinde tesir etmekte işte.

Ne vakit kalkar bilmem, bekler mi beni bilinmez, demir bir iskele üzerinde duran sessiz demir yığını.

Yorumlar

  1. Harun kardesim cok guzel bir yazi olmus bazi yerler gercekten not alınıp bazen tekrar edilmesi gereken cumleler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar