Boşluk..
Öyle bir boşlukta hissettim ki kendimi dibini göremediğim bir boşluk.. Düştüm, düştüm..
Tutunacak bir şeyler aradım. Bulamadım. Cesedimi görmek istedim bir an artık. Bitsin istedim artık bu düşüşüm. Sonu görünmeyen bir çukurda cesedimin sessizce çürümesine şahit olmak isteyişim. Farklıydım ve farklı bir alemde çürümeye terkedilmiş bir bedendim artık..
Her yeni bir güne uyandığımda farklı olmak istediğimde, aynılaşmıştım. Farklılık girdabında aynı kalmaya devam edişim, hafif bir tebessüm etmeme bile engel.
Her yeni günün aynılaşmış gecelerini derin ızdırap ile yaşarken, gündüzlerimi inşa etme düşüncesi kimi zaman bana mutluluk vermedi de değil.
Bu düşüncenin de yaşadığım mutluluklar gibi ömrü kısaydı. Her gidişinde, yerini hüzne bıraktığında; yasını tutmayı bırakmıştım artık. Yeniden var olacaktı..
Varlığı bile duygusuzlaşmıştı.
Ara ara kendimle konuşmak gibi bir huyum var. Belki de en iyi ben anlıyorum onu. Yürüyorum, anlatıyorum, yürüyorum.. Her yeni bir sözcük, sohbetin hararetini derinden arttırıyor. Bazen kendime kızmayı da ihmal etmiyorum. Hem bir zararım dokunmuyor onlara. Boşluğa konuşuyorum, yok oluyor sonuçta. Derin bir izbe köşede kime ne zararı var ki!
En güzeli 'dinlemek' bu hayatta. En önemlisi de 'kendini dinleyebilmek'. Bu şekilde huzur denen özleme kavuşuyoruz. Haksızlık ediyoruz kimi zaman "derindeki bize". Ne kadar haksızlık etsek de; bizi derinlerde bir yerde tutmayı çok iyi biliyor, hem de incecik bir halatın ucunda.
Yanılmıyorumdur umarım..
Yorumlar
Yorum Gönder