Son Uyku
Bir kelebeğin ömrü kadar yaşadım varlık aleminde belki de. Dünya
denen yerde varlık bulmam ile imtihanım başlamıştı artık. Zaman geçmeye
başlamıştı ki imtihanın ne vakit son bulacak düşüncesiyle, imtihanımla
yersiz bir düşünceye koyulmuştum şu aciz zihnimle. Oysa imtihan mı zordu yoksa
ben mi çok acziyetler içerisindeydim. Bu devler aleminde sırf ezilmek mi bizim
gibilerin yazgısı. Bilmiyorum, sahi biçare sahipsizliğimizle ne için var olduk
bu girdaplar aleminde? Bilmediklerimi öğrenmek için çırpındığım bu düzen
de çok cahildim. Oysa bilmediklerimi öğrenmeye çalışan küçük bir talebeydim.
Ben ve benden içeri bir ruh ile var olmaktı tüm gayretim. Tüm bu gayretlerin
sonucunda bilgisizler sınıfına terfi edeceğimi de biliyorum. Hep bir yarım
kalmış anılar ile varlık sürmeye devam edecektim.
Cahildim.
Ne öğrendim dersen; "Hiçbir şey" gibi büyük bir yükün altından kalkacak gücü bulamamıştım henüz. Belki de bulamayacaktım sonsuza dek.
Yokluk aleminden..
Varlık alemine ..
Zeytin dalından kanatlarıma güvenerek uçmayı denemiştim. Ya düşersem.. Bu ihtimal bile yetmiştim kanatlarımın tarumar olmasına. Kanatlarım, güneşin zemberek kızıllığına artık dayanamamıştı. Zihnimden geçen onca kötü filigranlı görseller tek tek gerçek olmuştu. Bitmek bilmiyordu. Sahi! Daha vakti vardı bu iç karartıcı sonun.
Düş..
Düşüyorum.. Hem de olabilecek tüm merhametsizliğiyle. İmtihan başlamıştı, geri dönmek için ne yapılır bilmiyordum. Sonu belli olan bir temenniden öte gitmiyordu umutlarım.
Boşluk..
Boşluğa düşüşüm bitmedi, bitmeye de niyeti yoktu. Dayanaksız kanatlarımla boşlukta düzensiz figürler sergiliyor bir oradan bir oraya yalpalıyordum. Son vermeliydim bu denli bir başlangıca. Dayanamıyorum. Nereye kadar sürecekti bu..
Dur! Bitmeliydi bu çileli zaman. Zaman; bir yerlerde işitmiştim bu kelimeyi ama hiçbir şekilde öğrenememiştim bunu. Var mıydı gerçekten? Sus..
Ne yapmalıydım? Kanatlarımı onarabilir miydim sahi? Gücüm yeter miydi buna? Ya yetmezse ne olurdu halim..
Yetmeliydi.. Yetecekti ruhum buna. Didindim, o derin acı içerisinde kıvranıp dururken, başarmıştı.
Bir anda boşlukta asılı kalmayı başarmıştım. Düşüyordum o zifiri çukura. Kızıl gökyüzünün suretine kanatlarımı açarak haykırıyordum. Hiç niyetim yoktu durmaya. Düşmanımdı benim o. Var olmak gibi bir ızdıraba nasıl dayanabilirdim ki?
Kızıl gök..
Yalnız bendim, sadece benim silüetim vardı kızıllıkta. Yanılmıştım. Cahilliğim ile övünmüştüm. Bin bir kanatlı varlıklar arasında afallamıştı ruhum. Gücüm gitgide tükeniyordu. Girdaba düşmüştüm, kurtulamazdım artık. Sanırım yolun sonuna geldim. Serüvenimin sonundaki son virajı da artık geçmiştim. Çırpınmadım, mücadele de etmek istemedim. Biliyordum kırılacaktı, zeytin yaprağıyla kaplı kanadım. Bilemezdim. Umutlar beslemiştim lakin cahilliğimin böyle bir sona yaklaştıracağını bilemezdim. Hem de hiç. Oysa engellerdi cahilliğim böyle bir kehaneti. O zifiri karanlıktan bir çıkış bulamadım. Çok mücadele ettim.
Yok olmak istemiştim.
Kızıl gökyüzü altında keskin bir soğuklukta yastık ve yorgan, eğri bir yatak; yanı başımda var olan sadece buydu.
Artık sadece uyumak ve gerisin geri bir sessizlikte kendimi dinlemek istiyorum.
Uyumak istiyorum.
Sadece uyumak…
Yorumlar
Yorum Gönder