Varlık Aynası
Mesela bir babayı, En mutlu günlerinde bile vakur bir duruşu barındırır kendisinde. “Ne olur ?” bilinmezini bir kenara iterken nasıl da manasız kalacağını bilmeden hem de. Bilindik bir şarkının nakarat melodisi kulağıma çarparken ne de çok duygulara bürünmüş ruhum.
Hak ve özgürlükler noktasında kendinden bir kesit sunan anne ve baba, en nihayetinde kendini de bu dava için feda ederken bir an bile tereddüt etmez. Düşünceleri arasında bile gezinemez bu his. Gözümün alabildiğine bir boşluk ile yolculuğumu sürdürürken yanı başımda bir şeyler satmaya çalışan bir amca var. Bir an göz göze geliyoruz kendisiyle. İlk başta anlam veremiyorum pek buna. Gözünün beyaz görünen kısmında kan damarları epey belirgin olmuş ki nicedir yorgun olduğunu o gözlerinden anlıyorum o an. Belki de sabahın en izbe saatinde koşturmaya başlamış kim bilir, günün hangi saatinde son bulacak bu hayat mücadelesi. Oysa herkes ve her şey, zamanın farklı kesitlerinde anlamlı yahut anlamsız bir devinim içerisinde. Mana mı aramak gerek her şeyde yahut manasızlık da kendi dünyası ile bir anlam mı taşır sorusu bir girdap gibi suyu bulandırmaya yetiyor. Şu galaksinin eşsiz sarmalında bir toz tanesi varlığımla, manasızlık gibi bir tümseğe takılı kalmak da pek de bir anlamlı sayılmaz. Zıtlıklar ile yaşarken ruhum dingin bir kıyıya hasret. Biliyorum, biliyorum ama bilmek de yetmiyor ki.
Aramızda kısa süreli de olsa bir selamlaşma faslı beliriyor ve amcaya selam verdikten sonra içtenlikle selamıma karşılık verirken ki yüzündeki tepkisi beni biraz daha samimi olmaya sevk ediyor. Kısa bir hayat hikayesini dinliyorum ve bu kısacık sohbet, anı defterime not düşüyor bu şekilde.
İnsanın zihnine, iç dünyasına uzun bir yolculuk yapma isteği varlık aynasına tezahür edişiyle başlamıştı. Yeni bir durum değildi. Hep de yarım kalmış bir arzu ile baştan başlıyordu. Sonu görülemeyen, tatmin olmamış onlarca zihin ve beden. Ne bekliyordu ki insan bu alevli zeminde, yakıcı gökyüzü altında.
Çürümüş onca beden var lakin düşünceleri yeniden yeşeriyor. Kimi bedenler böyledir. Toprak olmuştur her şeyiyle. Başka bedenlerde var olmayı bir şekilde başarmışlardır. Zamana tutunur, bilir ki zaman mefhumu anlam kazandıran yegane gerçektir. Onu bırakırsa anlamsızlık ile karşı karşıya kalacak. Her şeyiyle anlam kazanabilmek adına sanırım bunca gayret.
Zaman denen bu garip çark içerisinde sağ kalmak mümkün değil. Geçen bunca zamandır mana arayışımın sonuçları ile karşılaşıyorum. İlerleyen onca şey arasında başlangıca daha çok yaklaşıyorum. Hep bir melodi gibi gelmesi peki, bunca yaşanan şeyin. Duyduğum onca sesin bir çığlığa gebe olması da ayrı bir ürkütüyor zihnimi ve yüreğimi.
Bir vakit; gözlerimin istemsiz kapanışına şahit oluyorum ve buna bile hükmedemediğimi görüyorum. Yazıya dökülmeyi bekleyen onca kelamın bir çırpıda masamın üstünde şuursuzca var oluşunu görüyorum.
İzbe bir köşede düşekalmış bir ruh ile yeniden var olmaya çalışmak sanki bu hayatın tarifi. Ne olur bilmiyorum Mehlika?
Bilmiyorum..
Yorumlar
Yorum Gönder