Melekvari

Bazı vakitler öylesine dolu bir vaziyette ki yüreğim ve zihnim. Haykırmak, anlatmak ve ağlamak istiyorum bu zaman dilimlerinde. Beni öylesine rahatlatacağına inanıyorum ki. Göz kapaklarımın, akşamları pencereleri örten bir perde; bir dükkanın kepenkleri gibi seslice kapandığını duyar gibiyim. Yoğun bir sis altında kalmış bir aklın pençesinde lâl olmuş bir deliyim adeta. Cümlelerin bu zaman dilimlerinde kifayetsiz kaldığını bilir gibi oluyorum. Fakat bir şey oluyor ve beni çekip alıyor bu karanlık girdaptan adeta. Neredeyim sorusuna cevap bulamadan öylece kalıyorum oracıkta. Günün bazı vakitleri hiç de kolay olmuyor. Bazen susuz bir göz, bazen ağlamaklı olan bir yüz ifadesi beni karşı koyulmaz bir halde bırakıyor apansız öylece. Peşinden koşan bir serçe yüreği ile bir çırpınış oysa benimkisi. Sarı lambalı yanan evlerin pencereleri ne de garip tılsımlı sanki. Sessiz bir sarının hafif buğulu tonlamasıyla bir ailenin varlığını ya da yaşayan bir insanın onca ses arasında sessizleştiğini gösterircesine yansıyan bu ışık demetleri çoğu kez çocuksu gözlerimize doluşmuştu çoktan.

Gün öylesine durgun ve münzevi bir vaziyette kendisini tamamlarken kendim olarak kalabilmek öylesine güzel. İnsanın iç dünyasında açan merhamet çiçeği ile etrafa yaydığı güzelim  demetlerin kokusu çevreni de güzel kılıyor. Dahası ne kadar güzel olabilir düşüncesiyle kıvranıp durmaya koyuluyorum. Nedenini pek bildiğim söylenemez.

Bir baba ve küçük kızının yolda ilerlerken onların masum hallerine takılı kalmıştım. O anda yoldan geçen insanların o vakit için bir hiç olduğunu bilerek hem de.
Yüzünde barındırdığı tebessüm, yolun ilerleyen kısımlarında sanki kayboluyor gibi. Bir vakit nedendir bilmiyorum dönüp arkasına bakmaya çalışıyor. Yüzünde beliren melekvari bir tebessümün esiri etmeyi de çok iyi biliyor. Sanki bu alemde değil de başka âlemlerin seyrine çıkartıyor şu garip bedenimi.

Uzun bir yürüyüş sonunda eve dönerken küçüklük anılarım ortaya dökülüyor; kapağın ağzına yığılmış onlarca eşyalar misali. Toplamaya çalışmıyorum, öylece bırakıyorum oracıkta. Merhamet ateşini büyütmek için çabalıyorum şu acizane ellerimle. O ateşin yakacağını düşünmeden hem de. Neleri alıp neleri verdiğimin farkına anca kül olunca varıyorum. Onu da kekremsi bir tatla esen rüzgarın etrafa savurduğunu görüyorum. Öylece yok olup gidişlerim azımsanacak kadar da az değil şu zaman dilimlerinde. Bilmiyorum, kendime hangi zaman ve mekanda merhamet besleyeceğim. Gerçekten bilmiyorum.

Sabahın bu eşsiz seyrine yağmurun, şu küçük bedenime  merhametli dokunuşuyla uyanıyorum. Her şeyden öte yüreğimde bu denli heyecan uyandırması insan olarak varlığa gelmemin en güzel sebebi sanki. Acılar, kırgınlıklar, hüzün ve sevinç, bir saat kadar olan ömrümde yaşadığım duygusal zekamı öylesine besliyordu ki minnet duygusu hiç olmadığı kadar ağır basıyordu aciz zihnimde.

Yorumlar

Popüler Yayınlar