İzdüşüm


Ne kadar biliyoruz yaşadığımız hayatı? Yaşadığımız olaylar, neşeli ve hüzünlü zamanlar, düşünme odamızda nasıl bir değişim sağladı?
Bu fanî hayatımızda birçok olay ve olaylar zinciri ile karşı karşıya geliyoruz. Bazen bu olaylar zincirinin ruhi etkisi yanında düşünsel ve fiziksel etkisine de maruz kalıyoruz. Fakat bizler bugünkü yaşadığımız mecrada, varlık misyonu üstlenmişken bu misyona paralel olaylar ve karşı tutum misyonu da aynı şekilde varlığa geldiğini çoğu zaman göremiyoruz. Bizler bu düşünsel hareketimizle bu misyonun çeşitlenmesine de katkı sağlamış oluyoruz.
Bir an duraklayıp kendimizi derin düşüncelerin barındırdığı sırlı alemlere yolculuk etmişliğimiz de olmuştur.
Bu durumun oluşumunda önemli olan etki nedir peki?

İnsan, yaşadığı olayları saniye saniye beynin gizli bellek dediğimiz bir alanına kaydetmekte fakat bu işlevin nedenselliğine de pek itimat etmemektedir.
Bizler farkına varmadan yaşadığımız ya da yaşayacağımız olayların nedenselliği ile meşgul oluyoruz. Farkında olarak mı bu eylemi gerçekleştiriyoruz derseniz, bu konuya henüz net bir cevabım olmadığını söylemeliyim. Bazı vakitler bu olayların etkisinde kalıp tekrarları içerisinde buluruz kendimizi. Bu durum gizli bellekteki verilerin gözden geçirilmesi  sonucunda Olayların Ruhî İzdüşümü'nü tetikler vaziyette buluyoruz.
Peki, olağan yaşantımızda bu durumun tarafımıza ne gibi kolaylıklar sağladığına geldiğimizde göz ardı edemeyeceğimiz bakış açılarına da ihtiyacımız olduğunu görmeliyiz. Elbette bu düşünceyi tersten de götürebiliriz.
Olaya hem üçüncü şahıs gözü ile bakmalı hem de iki farklı pencereden de bu durum gözlenmelidir.

Olağan yaşantımızda zihin ve bunun sonucunda ürettiğimiz düşüncelerimizin, aslında bizi imajiner alem (eksen) dediğimiz bir alanda var etmektedir. Reel alem (eksen) dediğimiz gündelik yaşantımız ile imajiner alem  (eksen) dediğimiz soyut alan arasında köprü kurabilecek araçlarımız olmadığı için kendimizi bu alemler arasında geçiş yapamadığımızı görüyor ve bu durumun içine hapsediyoruz kendimizi. Bu duruma bu noktadan bakılınca sorunlu görünebilmektedir. Şayet bizim kendi var edemediğimiz bir  soyut alemimiz yok ise  bu da başlıca bir sorun gibi görünmektedir. Çünkü; doğru veya yanlış diye nitelediğimiz  ne varsa bunları deneyebileceğimiz bir alan ve sonucunu bilmek isteyişimiz bizi bu tarafa sevk edebilmektedir.  Bu alanı kendi varlık düşüncemizle var edip bu alana bazı zamanlar göç edebilmeyi bilmeliyiz. Ancak bu şekilde, düşünsel  olan varlık tasavvurumuzu daha iyi idrak edebilir; bize fayda veya zarar sağlayacak olayların sonuçlarını önceden deneyimleme fırsatını elde edebiliriz.

Yorumlar

Popüler Yayınlar