Sarmaşık

  

Buğulu bir gökyüzü altında oturup bir süre kendimi dinlemeye koyulduğumda, zihnimin epey bir yorgun olduğuna şahit oldum. Gözlerimin anlamsız bir karanlık ile baş başa kalması da yorgunluğumun şiddetini arttırıyordu.

Gövdesi iri yarı dut ağacı oldukça yaşlı bir surete sahip. Dallarında yaprak olmayışı onu oldukça üzmüş ve yorgun düşürmüş belli ki.
Ruh halimi ona benzetmiştim. Bir tabure alıp onun iri yarı gövdesine doğru gelmiştim. Artık ona oldukça yakındım. Ne düşünür bu demeye kalmadan kendimi kaptırmıştım buğulu düşüncelere. Bir vakit karşımda beliren yaşlı suretlerin bile farkına varmamış bir vaziyetteyken bana zamansız yöneltilen soruların soğuk şaşkınlığını yaşamıştım.

Geçen her bir günümün içerisinde  karmaşık korkular çarkında ezildiğimi gördükçe, hayat denen meşakkatin anlamını yitiriyorum.

İnsan; hepten ve hiçten oluşan karmaşıklığını sadeliğine dönüştürmeye  gayret ederken kâinata uzak kalışı pek manidar oysa.
Sabahın eşsiz soluğundan uykusunu yarıda kesip usulca duaya yönelen ve bir nevi sabah terapisini  yapıp günün yükünü heybesine koyan insanın, günümüz modern yaşamında en makul insan figürü olduğu tartışma götürmez bir konudur.

21.yüzyıl çeyrek asrında bizler, içinde bulunduğu mekanın ve zamanın dışına çıkamıyoruz. Bu kısır döngünün anlamsız haller alması ve bizim anlam kavramlarımızın ruhunu yitirmesi, bu çaresizliğimizi her geçen gün arttırdığını hissediyor ve görüyoruz.
Oysa çözümler getirmeye her zamankinden çok ihtiyacımız var günümüzde. Neden? Nasıl? Sorularını makul cevaplar ile cevaplandırma ve eyleme geçme zamanının bil’mukabele vaziyetinde olması tartışmasızdır.

Geçen bu günlerin anlamlı yahut anlamsız vakitlerinde insanın, ruh aleminde meydana gelen yıkımların ne büyük şiddete sahip olduğunu görmezden gelinmesi; temelinde yatan soru işaretlerine üç maymunu oynamaktan farksız olduğunu anlatır biz kusurlu suretlere.

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar