Meczup simâlarım..
Her bir adımda tekrar bulmaya çalıştım meczup fikirlerimi, o taşlı yolda.Neredeydim, nerede düşürmüştüm onca geçmiş denen cam boncuklarımı ?
İç dünyamda bulabilmek ümidini her bir adımımda var edişim..Hafiften bir ferahlatıcı havanın hıçkırıklarıma karışarak içime dahil oluşu, gözlerimi ovaladığım o vakitlerim.. Çıkın artık saklandığınız yerden. Bi’daha söz dikkatli olacağım..
Sıkı sıkı tutacağım sizleri..
Sahi sözümü bir an unutursa ruhum, ne yapardım ben !
Sönerdi ruh ateşim.
Birkaç adım kalmıştı, buğulu yüzlere..
Ölüm günü, her gün şu kof düşüncelerimde. Meczup düşüncelerimin birbir ayrılışı adeta zihnimi gagaları ile deşen karga sürüsü..
Ve o cızırtılı sesi, kulaklarımı derinden derine eşeleyen, yeraltı sakinlerinin hıçkırıkları ile karışan yıkıcı bir gök gürültüsü…
Yapraklarına ait bir zeytin ağacı altında bir vakit, dinlenmek üzere uzandığım o an, gözlerim o bir şeye benzemeyen yapraklarındaki görüntüsüne takılı kaldığında, anladım ki zihnim de bu ağaç gibi geçmişten gelen onca gösteriye hayranlık beslemektedir.
Onu bu gösteriden nasıl mahrum edebilirim ki ?
Ayak izleri aradığım şu vakitlerde ona ait.. Her bir adımımı defalarca tekrarladığım o zifiri karanlıkta, yalnızca puslu bir sokak lambası ve muhtaç bir beden gezinirdi bu cadde ve sokaklarda..
Onca insanın evlerine sığındığı o gecelerde belki de benim biricik yuvam bu düşüncelerim ve ona ait bir ayak izi..
Bulabilir miydim ki ? Yürürken o incecik zihninde hangi iyiliğin acısı yatmakta idi ? O iyiler içinde olmasını istemezdim şu aciz ruhumun. Belki de benimkisi bir yanılsama idi.
Sadece bir meczup fikir görüntüsü ve onun yaşattığı bir paslı beden.
Sokaklarında barındığım ruhum, delikleri olan bir bez torbaydın şu cüssesiz bedenimde.
Ayrılış vakitlerini hiç sevemedim, sevmezdim de…
Bir yığın kümülüs bulutları gibi hafif ve cüsseli bedenler. Göründüğü gibi değildi işte görünmeyen onca şeyin resmi.
Hangi çukur kabul ederdi şu ruhsuz bedenimi, onlar gibi asil ruhlar içerisine..
Var olmak gibi bir nimeti, bahşetmek gibi bir yüksek gönüllülük barındırırlar mıydı bu bedenler…
Zâhiri olan şeylere duyduğum muhabbet hissizler güruhu, Bâtınî olana duyduğum meczup düşüncelerim ise kainat güneşi kadar sabit ve gerçek.. balçık gibi olan şu karanlığımı aydınlatabilir miydi sahiden ?
Maşallah 🤗
YanıtlaSilTeşekkür ederim
Sil